21 Ocak 2011 Cuma

İçimizdeki Şetan'dan Bir Kesit:


Kitabın en arkasında da yazıyodu. Kitabı okumam derseniz, kitapçıya gidip en arkasına bakın bu yazıyı göreceksiniz. Bırakın kesit konuşsun
"İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması... İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizdeki şeytan yok... İçimizdeki aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var..."
Bu arada millet hep götünden başından piskolojik rahatsızlık türetir ya. İşte bende manik-depresiflik var, ben de simetri hastalığı var yok ben obsesifim yok ben de şizofreni başlangıcı var yok ben de yarrak yok ben de kürrek... Deli olmak bu kadar mı popüler oldu ülen John Nash ler. Neyse efendim ben de şisozfren olsam diğer benin Sabahattin Ali olmasını isterdim heralde, yok lan Dostoyevski mi yoksa. Yok yok Sabayat iyidir.