13 Ekim 2010 Çarşamba

Mr. Tambourine Man


-Hey! mr. tambourine man, play a song for me,
i'm not sleepy and there is no place i'm going to.
hey! mr. tambourine man, play a song for me,
in the jingle jangle morning i'll come followin' you...-
Bu şarkı bugünlerde beni benden alıyor. Bir de Dominique Appia' nın salonuma astığım resmi. Bilmiyorum ya İstanbul' a alışamadım daha. Tam muhabbetin tavan noktasındayken, ulan dedim tam da etrafımdakiler benim dilimden anlamaya başladılar derken hoooop düş yalnızlığa.Sar makarıyı assssııııl küreklereee. Böyle dediğime bakıp da bunalım takıldığımı falan sanmayın, hayat güzel gidiyor. Belki de değişiklikleri kabullenmek için kendimi pek zorlamamam beni bu kadar zorluyor. Abi İstanbul cidden değişik ya. Geldiğimin 3. haftasında artık insanlara burada tatlı sözle değil üslerine şikayet ederek iş yaptırabiliyorsun. Bir insan evine internetin bağlanması için 3 hafta bekler mi a nur yüzlü dostlarım benim. Artık telekomun temeline atılan taşlardan o memurların kalem tutan parmaklarına kadar sövmediğim yer kalmamıştı. Sonunda vurdum kendimi İstanbul' un arsız bir de kurnaz yağmurunda Türk Telekom Gayrettepe şubesine. Orda girişteki görevliye dedimki: " Benim buradaki birkaç kişiyi şikayet edebileceğim ve işimi hemen yaptırabileceğim birine ihtiyacım var." Sanki o 3 haftadır interneti bağlanamayan insan ben değilmişim gibi hiç sıra beklemeden İzzet Bey' in yanına yönlendirildim. Dedim:" Beeeey! beeeyy! Beeeeybiiiiéé!:) Bu vakit ne vakit? Nerde benim internetim." Yanımda civanım anam da vardı. O da bir yandan kaş göz ediyor bana sinirlenme diye. Ben hafif Ferdi Tayfur-Gökhan Özen karışımı bir ses tonuyla sinirden ağlamaklı bir şekilde: " Size yalvarmam mı lazım benim" dedim. İzzet hemen Kerim' i çağardı. Kerim:" Abi müşteri var beni bekliyor." dediyse de İzzet:" Sikerim lan senin müşterini! Bu civan mert cihan pehlivanı delikanlıyı 3 haftadır internetsiz bırakmaya utanmıyomusunuz lan!" dedi. "Abi sakin ol abi" derken adama, anacağazım da fırlamaz mı bana bağırılıyo diye."Yavrıııımm!!! diyerekten tam adamın yüzüne pança atacakken zaman benim için durdu o anda. Napıyon olum sen bu İstanbullarda dedim kendi kendime." Yürü ana yürü bu gurbet iller bilmez bizim dilimizi. Burda dost dediğin ısırgan otu. Hadi gel köyümüze geri dönelim, Fadimenin düvününde halay çekelim." dedim. Derken İzzet "İnternetin öğleden sonra açılacak." dedi medyumvari bir sesle. "Eyvallah o zaman ben gitmiyom ana köye sen git bi dahaki geldiğinde 2 fanila don bi de Sarıkız' ın tereyağından getir bana." dedim. Anam hemen köye gitti. Ben de kaldım buralarda bir başıma. Hemen Haydarpaşa Garına gidip, denize bakıp: " Ulan İstanbul sen mi büyüksün ben mi büyüğüm görecez bakalım." dedim. Hemen yanımda bıyıklı resmi takım elbiseli şapkalı biri belirdi:"Abi kaç tren çiğneyecek."Eyvallah gözüm bi sen anladın beni bu İstanbul' da." deyip yüzümü kahpe yağmura çevirerek Ortaköy' ün yolunu tuttum